Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) New York kentindeki Birleşmiş Milletler (BM) 80. Genel Kurulu temasları ve Washington’da ABD Başkanı Donald Trump ile görüşme gerçekleştirmek için ABD’deydi.
Erdoğan’ın New York’taki BM zirvesi kapsamında görüştüğü Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron görüşmesindeki esprili tavırları dikkat çekti. Diğer yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Beyaz Saray’da gerçekleştirdiği ABD Başkanı Donald Trump ile olan görüşmesi önemli açıklamalara sahne oldu.
Bu görüşmelerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ve ABD Başkanı Donald Trump’ın beden dillerini Davranış Bilimleri Uzmanı Mehmet Sebah Yiğit’e sorduk.
Mehmet Sebah Yiğit’in Odatv’ye yaptığı değerlendirme şu şekilde:
Erdoğan ve Macron’un daha önceki görüşmeleri, çoğunlukla soğuk diplomatik protokolün hâkim olduğu karelerle kayıtlara geçmişti.
MESAFE UNSURU
2019 ve 2021 buluşmalarında, aralarındaki fiziksel mesafe belirgindi. Liderler yan yana dururken dahi bedenlerini hafif dışa dönük konumlandırmış, bu da birbirlerine karşı temkinli yaklaştıklarının işaretini vermişti.
BAKIŞLARIN DAĞILIMI
Macron, çoğunlukla göz temasını kısa tutmuş, bakışlarını çevreye yönlendirmişti. Bu, kontrolün karşısında değil de ortamda olduğunu vurgulama çabasıdır. Erdoğan ise bakışlarını doğrudan Macron’a yönelterek “odak merkezi benim” mesajı vermekteydi.
YÜZ MİMİKLERİ
Eski görüşmelerde tebessüm oranı düşüktü. Daha çok diplomatik nezaket gülümsemeleri görülüyor, sahici bir yakınlık mesajı vermiyordu.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÖRÜŞMESİ
Bu dönemde Macron’un beden dili, “denge arayışı” içindeydi; Erdoğan’ınki ise daha “kararlı ve sabırlı üstünlük” çizgisindeydi. BM Zirvesi kapsamında gerçekleşen bu yılki buluşmada ise tablo farklı bir boyut kazandı.
MACRON’UN ELİNE CEBİNE KOYMASI: AÇIK KAPATMA DAVRANIŞI
Psikodinamik açıdan, bu jest “açık kapatma” davranışıdır. Yani kişi karşısında bir otoriteyle yüzleştiğinde bilinçdışı olarak kendini koruma ihtiyacı hisseder. Elin cebine girmesi, “karizma yaratma ve güçlü görünme” dürtüsüyle birleşir. Ancak bu çaba, Erdoğan’ın doğrudan alan hakimiyeti karşısında zayıf bir hamle olarak kalır.
ERDOĞAN’DAN OTORİTER JESTLER: YER VE ROL TAYİNİ
Erdoğan’ın kendinden emin tebessümü, eliyle yönlendirici hareketleri ve “otur” benzeri doğrudan hitapları, beden dilinde üstünlük kurma, sınır çizme ve had bildirme olarak okunur. Davranış bilimlerinde bu tip jestler, “yer ve rol tayini” kategorisine girer. Lider, muhatabına hem nezaket hem de otoriteyi aynı anda hissettirir.
GÖZ TEMASI VE EŞ ZAMANLI GÜLÜMSEME
İlginç biçimde, bu yılki görüşmede göz teması daha uzun, tebessümler ise daha eş zamanlıdır. Bu durum, aralarındaki diplomatik tansiyonun yanı sıra “zorunlu işbirliği” mesajını da verir. İki lider birbirlerinden hoşlanmasa dahi, beden dilleri “birlikte hareket etmeliyiz” hissini aktarmaktadır.
MİZAH İLE ÜSTÜNLÜK KURMA
Erdoğan’ın rahat bir tonla şakalaşması, aslında sahneyi yöneten taraf olduğunun en güçlü göstergesidir. Mizah, davranış bilimlerinde “üstünlük işareti” olarak kabul edilir çünkü kişi ancak ortamın hâkimi olduğunda espri yapabilir.
“BU YIL ERDOĞAN’IN BEDEN DİLİ DAHA AKTİF MARCRON’UN İSE DAHA REAKTİF”
Önceki yıllarda duygusal mesafe ve ihtiyat ön plandaydı. Macron, beden diliyle “eşit ilişki” vurgusu yapmaya çalışırken, Erdoğan ise “bekle-gör” çizgisinde net duruşunu koruyordu.
Bu yıl ise Erdoğan’ın beden dili daha aktif ve hâkim, Macron’unki ise daha reaktif ve savunmacı bir görünüm sergiliyor. Macron, üstünlük kurmak isterken Erdoğan’dan beklemediği sert ve yönlendirici tepkilerle karşılaşıyor.
Bu farkın temel sebebi, davranış bilimleri açısından ilişkinin güç dengelerinin Erdoğan lehine kaymasıdır. Geçmişte Macron, “rol dağılımında eşit aktör” olmaya çalışıyordu. Bugün ise Erdoğan, yalnızca Türkiye’nin ağırlığını değil, kişisel karizmasını da daha doğrudan sahneye yansıtarak “alanın hakimi benim” mesajı vermektedir. Erdoğan–Macron buluşmalarının beden dili analizi, zamanla mesafeli rekabetten alan hâkimiyetini açıkça hissettiren bir oyuna evrildiğini göstermektedir. Macron savunmacı, karizma yaratmaya çalışan ama otorite inşasında zorlanan bir figür görünümündeyken; Erdoğan rahat, espri yapabilen, gerektiğinde küçümseyici jestlerle sınır çizen ve sahneyi yöneten taraf olarak öne çıkmaktadır. Bu tablo, iki liderin kişisel karakterlerinin ötesinde, ülkeler arasındaki güncel güç dengelerinin de beden diline nasıl yansıdığını ortaya koymaktadır.
ERDOĞAN’IN ARACINA KADAR EŞLİK ETMESİ: ROL EŞİTLİĞİNİN KABULÜ
Erdoğan ve Trump’ın Beyaz Saray’da gerçekleştirdiği son görüşmede beden dili, jest ve mimikler üzerinden çok daha yakın, dostane ve karşılıklı kabul edici bir iklim yansıdı. Trump’ın tavrı, klasik diplomatik nezaketin ötesine geçen bir hayranlık ve dostluk vurgusu taşıyordu. “Çok saygın biri”, “onu seviyorum” ve “Beyaz Saray’da ağırlamak onurdur” gibi ifadeleri, bu yaklaşımı açıkça gösterdi.
Mimiklerinde daha fazla tebessüm, ellerinde ise açık ve yönlendirici ama sert olmayan hareketler dikkat çekti. Erdoğan’a aracına kadar eşlik etmesi, davranış bilimlerinde “rol eşitliğinin kabulü” ve “özel statü tanıma” olarak yorumlanmaktadır. Avrupa liderleriyle görüşmelerde sıklıkla kullandığı “dominant mizah” ise bu buluşmada daha kontrollü, Erdoğan’ı yücelten bir mizaha dönüştü.
“ERDOĞAN’IN BEDEN DİLİ ARABULUCU BİR YAKLAŞIM SERGİLEDİ”
Erdoğan’ın tavrı ise Macron’la görüşmesinde olduğu gibi “had bildiren” bir çizgi yerine, daha arabulucu ve denge kurucu bir yaklaşım sergiledi. Bu durum, güçten vazgeçtiği anlamına gelmiyordu. Sakin tebessümleri, kontrollü el hareketleri ve “bölgedeki sorunları birlikte aşarız” vurgusu, hem uzlaşma hem de alan hâkimiyeti mesajını aynı anda verdi. Bu tavır, “eşit ortaklık” psikolojisinin altını çizen ve liderlikte pragmatik bir esneklik örneği olarak değerlendirildi.
Davranış bilimleri açısından bakıldığında, Trump’ın Erdoğan’a dönük övgüleri sadece kişisel dostluğu değil, kamuoyu önünde Türkiye’ye verilen statüsel değeri de ortaya koyuyordu. Bu, imaj yönetiminde “benimseme” stratejisi olarak tanımlanır. Trump’ın “sevgi, saygı, dostluk” ifadeleri ise rasyonel bir diplomatik mesajdan çok duygusal ikna yöntemine dayanıyordu; davranış bilimlerinde bu, “yakınlık temelli ikna” olarak bilinir. Erdoğan ise Trump karşısında sert bir “üstten bakma” yerine, “ben de güçlüyüm ama ortaklık için buradayım” mesajını verdi. Bu yaklaşım, “yapıcı üstünlük” olarak tanımlanan bir stratejiyi ortaya koydu.
Trump, jest ve mimikleriyle Erdoğan’a olağanüstü bir saygı göstererek onu “özel dost” kategorisine aldı. Erdoğan ise bu fırsatı, hem kendi gücünü hem de uzlaşmacı yönünü öne çıkararak değerlendirdi.
Orçun Ak