Avustralya’nın güneyinde bulunan doğal cam parçaları, bugüne dek izine rastlanmamış eski bir asteroit çarpmasına işaret ediyor olabilir. Yapılan yeni bir bilimsel araştırma, bu camların oluşumunu açıklamak için yalnızca bilinen çarpışmaların değil, henüz keşfedilmemiş daha eski bir olayın da göz önüne alınması gerektiğini ortaya koyuyor.
Araştırmacılar, söz konusu camların “tektit” olarak bilinen doğal oluşumlar olduğunu belirtiyor. Tektitler, büyük bir göktaşının Dünya yüzeyine çarpmasıyla oluşan, eriyip savrulmuş kaya parçalarının cam benzeri yapılar haline gelmesiyle ortaya çıkıyor. Bugüne kadar dünyada yalnızca beş büyük bölgede tektitlerin yayıldığı saçılma alanları keşfedildi. Bunlardan biri de yaklaşık 800 bin yıl önce Avustralya ve Güneydoğu Asya’ya yayılan geniş alan.
Ancak bazı örnekler bu döneme ait diğer tektitlerden hem yaş hem bileşim açısından farklı görünüyor. İlk olarak 1969 yılında dikkat çeken bu aykırı parçalar, 1999’da yapılan bir çalışmada yeniden ele alınmış, fakat hangi çarpışmaya ait oldukları netleştirilememişti. Yeni araştırma ise bu gizemi çözmeye bir adım daha yaklaştı.
Kimyasal yapısı farklı, yaşı daha eski
29 Ağustos 2025’te Earth and Planetary Science Letters dergisinde yayımlanan çalışmada, Güney Avustralya Müzesi’nde yer alan binlerce tektit numunesi fiziksel ve manyetik özelliklerine göre analiz edildi. İçlerinden 417’si, olağan dışı özellikler gösterdikleri için detaylı inceleme amacıyla Fransa’ya götürüldü. Yapılan testler, bunlardan altı tanesinin kimyasal bileşiminin daha önce fark edilen anormal tektitlerle birebir örtüştüğünü ortaya koydu.
Bu parçaların, daha önce bilinen çarpışmadan değil, yaklaşık 11 milyon yıl önce yaşanmış ve şu anda krateri bulunamayan eski bir asteroit çarpmasından kaynaklanmış olabileceği düşünülüyor.
Araştırma ekibi, bu özel grubu “ananguit” olarak adlandırdı. Bu ad, örneklerin düştüğü bölgelerde yaşayan Pitjantjatjara ve Yankunytjatjara halklarının kendilerini tanımlamak için kullandığı “Anangu” (insan) kelimesinden geliyor.
Peki ama krater nerede?
Bilim insanlarının karşısındaki en büyük soru işaretlerinden biri, bu çarpmanın izini taşıyan kraterin neden halen bulunamamış olduğu. Çünkü bugüne dek Avustralya ve çevresinde bu tarihe denk gelen bir çarpma krateri tanımlanmış değil. Araştırma ekibi, olası kraterin Filipinler, Endonezya ya da Papua Yeni Gine gibi volkanik olarak aktif bölgelerde yer alabileceğini öne sürüyor. Bu tür bölgelerde, çarpma sonucu oluşmuş bir kraterin zamanla volkanik yapılarla örtüşmesi ya da jeolojik süreçlerle gizlenmiş olması mümkün.
Bu bulgular, sadece geçmişe dair bir jeolojik gizemi çözmekle kalmayıp, aynı zamanda Dünya’nın ne sıklıkta büyük çarpışmalara maruz kaldığını daha iyi anlamamıza da katkı sağlayabilir. Eğer bu çarpışma gerçekten gerçekleştiyse, bugüne kadar varsayılandan daha fazla sayıda yüksek enerjili asteroit çarpması yaşanmış olabilir.